25 Mart 2012 Pazar

43. Olağan Genel Kurul Toplantısı

Değerli Mülkiyeliler;

       25 Mart 2012 tarihinde yapılan 43. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda , Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu Başkanlık seçiminde Gelenekten Geleceğe Grubu Başkan Adayı Sayın Doç. Dr. Sevilay ÇELENK 552 oyla Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilmiştir.

       Bu süreçte , Başkanımız Sevilay ÇELENK'e duyulan güven ve aldığımız sonuç bizleri gururlandırmıştır. Bu sebeple bütün Mülkiyeli ablalarımıza,abilerimize,kardeşlerimize en derin saygı ve sevgilerimizi sunarak teşekkür ederiz.

El ele verip çıktığımız bu yolda bütün Mülkiyelilerle birlikte
YENİDEN ,EL ELE GELENEKTEN GELECEĞE diyoruz!



23 Mart 2012 Cuma

"Gelenekten Geleceğe Mülkiye" Seçim Bildirgesi







GELENEKTEN GELECEĞE MÜLKİYE




Değerli Mülkiyeliler,

Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarından biri olan Siyasal Bilgiler Fakültesi, değişime, yeniliğe ve mücadeleye yatkın akademik kadroları ve öğrenci gençliğiyle Mülkiyeliler Birliği örgütlenmesinin en önemli bileşenlerinden biridir. Öte yandan akademiyle ve öğrenci gençlikle “mesafeli” olagelmiş devlet kurumlarında ya da özel sektörün çeşitli kademelerinde görev alan çok sayıda değerli Mülkiyeli vardır. Mülkiyeliler Birliğinin sorumluluklarını yerine getirirken bu bilgiyi dikkate alması ve zaafa dönüştürmeksizin bu bileşimden beslenme yollarını bulması gerekiyor. Mülkiyeliler Birliği bu niteliğiyle, gerek diğer mezun birlikleri ya da meslek örgütlerinden, gerekse diğer demokratik kitle örgütlerinden farklı bir dayanışma mecrasıdır. Birliğimiz; bütçe desteği aldığı kaynakların sınırlarını aşmakta zorlanan, proje bazlı ve yönlendirilmeye açık yapılanmalardan da farklıdır. Demokratikleşmenin, bizzat toplumun içinden gelişen mücadelelerle gerçekleşeceğini savunur.  
Tarihimizde, düşünsel, kültürel ve politik mücadele birikimine dikkate değer bir katkı sunduğumuz “anlar” hep vardır. Mülkiyeliler Birliğinin, üyelerine ve topluma karşı sorumluluğu, bu “anların” çoğaltılmasını; emekten, özgürlüklerden, toplumsal barıştan, adaletten, insanca ve hakça yaşamdan yana demokrasi güçlerine, yeniden ve kararlılıkla dâhil olunmasını gerektiriyor. Mülkiyeli gençliğin baskı ve yıldırma politikalarıyla olduğu kadar, “cemaat örgütlenmeleri” gibi istismar yapıları ile mücadelede desteklenmesinin yolu da buradan geçiyor.
Türkiye’de, düşünce ve ifade özgürlüğünün gasp edildiği, ekonomik, sosyal ve siyasal haklar alanının kaygı verici ölçülerde daraltıldığı, medya, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve üniversiteler üzerindeki baskının giderek ağırlaştığı bir dönem yaşanıyor. Amacı, askeri vesayet sistemine ve derin örgütlenmelere son vermek olarak tanımlanan operasyonlarda, kilit isimler ve en yaygın biçimde işaretlenen suç odakları teğet geçiliyor; organize suçlar münferitleştirilirken, “parasız eğitime hayır” diyen öğrenciler, bir gecede “icat edilmiş” örgütlerin üyesi olmak suçuyla ve onlarca yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Devletin en yetkili ağızları üniversite kürsülerini, kültür sanat çevrelerini ve üretimlerini terörün kaynağı olarak sorumsuzca işaret ediyor ve hedef haline getiriyor. Devlet, medyanın da etkin ittifakıyla, Kürt sorununun çözümünde “şiddet”i tek seçenek olarak sunuyor ve Türkiye “barış” ihtimalinden her geçen gün daha da uzaklaşıyor. “Büyüyen” ve kişi başına milli geliri dikkate değer biçimde artmış görünen Türkiye’de, her nasılsa, halkımız giderek yoksullaşıyor, yoksulluk süreğenleşen ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir nitelik kazanıyor.
Öte yandan, feminist aktivistler ve kadın örgütleri dışındaki demokratik kitle örgütlerinin gündemlerinde fazla yer bulamayan kadına yönelik şiddet ve “kadın katli” -son beş yılda yüzde bin dört yüz gibi- dehşete düşürecek oranlarda artıyor. Evi, sokağı, işyerini kadınlar bakımından dehşet mekânlarına dönüştüren “eril saldırganlıktaki” bu artışı, sosyolojik bağlamına yerleştiren; savaşla, militarizmle, yükselen milliyetçilikle, erkek ve kadın işsizliğiyle ilişkilendiren toplumsal analizler yeterince yapılamıyor ve doğal olarak çözüm geliştirilemiyor. Kadınlar öldükleriyle, kimsesizleştikleriyle ya da yoksullaştıklarıyla kalıyor ve çok isabetle söylendiği gibi “kıyamet filan kopmuyor”.
Bütün bu gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, Mülkiyeliler Birliği gibi, entelektüel ve moral ağırlığa sahip örgütlenmelerin sorumluluklarını hatırlamaları ve harekete geçmeleri zorunludur. Mülkiye topluluğunun, yıpratıcı bir iç çekişmeye kilitlenmiş, içine kapanmış ve toplum hayatına müdahil olma sorumluluğunu önemli ölçüde göz ardı etmiş “sözsüz” bir topluluk olma lüksü yoktur. Bu sorunların hiçbiri, yeni bir Genel Kurul için gün sayan Mülkiyeliler Birliğinin menzili dışındaki sorunlar değildir. Mülkiye, Türkiye’den Sorumludur! Ne var ki, bu sorumluluğun yeniden tarif edilmesi, şoven ve içeriksiz bir bağlılık anlayışından kurtarılarak yeni bir ufuk çizgisine işaret eden bir anlamla donatılması da gerekiyor. Mülkiye, Türkiye’den, demokratik katılım temelinde örgütlenmiş bir toplum hayatının vazgeçilmez unsurları arasındaki dayanışma platformlarından biri olarak sorumludur.
Mülkiye topluluğu Mülkiyeliler Birliğini bu sorumluluklar çerçevesinde önemsediği kadar, aynı sıralardan, aynı sınavlardan geçmiş ve bugün de aynı kurumlarda hayat mücadelesini sürdüren insanların sade aidiyet duygusuyla da önemseyen bir topluluktur. Mülkiyeliler Birliğini kafe, restoran, bahçe, teras gibi mekânlarındaki aşina yüzlerle ve sosyalleşme ihtiyacının karşılanmasıyla ilişkili olarak önemseyen üyelerin huzur, sükûnet ve samimiyet talepleri ayrıca önemlidir. Birlik çatısı altında süregiden olumsuz tartışmanın bu aidiyet duygusunu zedelediği ve üyeleri uzaklaştıran bir etki yarattığı açıktır. Konur Sokak’taki Mülkiye Lokali sadece Mülkiyelilerin değil, bir biçimde yolu Ankara’dan geçmiş sayısız yurttaşın, Ankara’ya “kent” kimliği kazandıran mekânlardan biri olarak bildiği, bağlandığı ve özlediği bir mekândır. Mülkiyeliler Birliği bu anlamda da korunup gözetilmesi, mezun ve öğrencilerimizin yanı sıra, dostlarımızın sosyal, kültürel ve siyasal üretimlerine katkı sunacak biçimde geliştirilerek geleceğe taşınması gereken çok özel bir yerdir ve hep öyle olacaktır.
Değerli Mülkiyeliler,
Mülkiyeliler Birliği bizleri bir araya getiren biricik örgütümüzdür. Ne var ki, ortak aklımızın ve ortak dilimizin mekânı olma potansiyeline sahip Mülkiyeliler Birliği, örgüt karakterini yitirmek üzeredir. Her türlü muhalefeti sindirmeye kararlı ve eleştiriye tahammülsüz bir siyasal iktidarın, baskıcı ve anti-demokratik uygulamalarını olanca ağırlığıyla sürdürdüğü bir dönemde bu çözülmeye engel olamazsak, otoriter eğilimler, ırkçılık, nefret söylemleri ve faşizm karşısında açık ve kırılgan bir zemin oluşturan örgütsüz toplum yapısının kökleşmesine de engel olamayız. Bu çerçevede en acil ve yaşamsal görev, Birlik çatısı altındaki gerilimli,  çatışmacı ortama ve kavga diline son vermektir. Bu niyet çerçevesinde, Mülkiyeliler Birliği yönetimine talip olma amacımızı, geleceğe dair düşüncelerimizi ve programımızı aşağıda değerlendirmenize sunuyoruz.

1. Dernek İçi Barışın Sağlanması ve Temel Tartışma Konularına Yaklaşımımız


Öncelikle Barış Diline İhtiyacımız Var…

Sorunlarımızı tartışırken, şubelerden ve üyelerden gelen önerileri ya da projeleri ele alırken birbirimize “güven” duymayı, kuşkucu ve karalayıcı olmamayı en temel ilke olarak sahipleneceğiz. Çünkü, güvensizliğin ve kuşkuculuğun barış dili inşa etmenin önündeki en önemli engel olduğuna, örgüt içi iletişimi kilitlediğine ve politik yönden gerici bir tutum içerdiğine inanıyoruz.


 “Mülkiyeli” Kimliğini Barışçı ve Çözümden Yana Bir Tavırla Yeniden İnşa Etmek Gerekiyor…


  Mülkiye topluluğunun kamusal yüzünü oluşturan kurumsal web sayfamızı geçmiş dönemlerin kavgalarını sürdüren, suçlamalar içeren metinlerden ve çatışmacı dilden arındıracağız. Geçmiş olaylar ve çatışmalı konuların seyri hakkındaki kurumsal açıklamaları ve ilişkili belgeleri genel kamusal erişime kapatarak, sadece üye kimliğiyle giriş yapıldığında görülebilecek biçimde ve yalnızca bilgi edinmeyi dileyen üyeler için erişime açık tutacağız. Sosyal medyanın farklı platformlarında ya da kurumsal web sayfalarımızdaki, Birlik içi çatışmanın ağırlığını kamuya yansıtan, rencide edici açıklamaların kaldırılması için ilgililerle görüşeceğiz. Sanal ya da gerçek yaşam alanlarında Birliğimizin üyelerine yönelmiş rencide edici,  karalayıcı tutumları asla sahiplenmeyeceğiz.


 Uzlaştırma Çabası İçin Girişimlerde Bulunacağız…

Yargı sürecindeki çatışmalı konularda, tarafları, davalarını karşılıklı olarak geri çekmeye davet edeceğiz. Bu konuda, gerekirse, Mülkiye topluluğunun akil ve yapıcı tavırlarıyla tanınan üyelerinden de destek alarak sorunları, Birliğin çıkarlarını gözeten bir anlayışla ve Birlik çatısı altında çözüme kavuşturacağız.
                                                                                         
Kazan A.Ş. Genel Kurulu’nu Derhal Gerçekleştireceğiz…

25 Mart 2012’deki Genel Kurul’u takiben, Kazan A.Ş. Genel Kurulu’nu derhal gerçekleştireceğiz. Yeni üyeleri müzakereci bir yaklaşımla belirleyecek ve hisse devirlerini tamamlayacağız. Bu konuda ön çalışma yapılmış ve Kazan A.Ş.’de kilitlenmeye yol açan sorunların mahiyeti değerlendirilmiştir. Kazan A.Ş. Genel Kurulunun zamanında yapılması ve yetki devrinin gerçekleştirilmesi konusunda gereken her şey zamanında yapılacaktır. Mülkiyeliler Birliği Vakfı’ndaki “yetkili üye” sorunu da hukuk çerçevesinde çözüme kavuşacaktır.


Dernek Binalarımızın Yenilenmesinde “Müzakere” Esas Olacak…

Mekân deneyiminin sadece bedensel değil, zihinsel ve kültürel bir deneyim olduğunu savunuyor, mekânların demokratik etkileşime imkân tanıması gerektiği bilinciyle hareket ediyoruz. Dernek binalarımızın nasıl yenilenebileceği konusunu sadece üyelerimizin değil, Ankaralıların, ilgili tüm toplum kesimlerinin, Mimarlar Odası ve meslek birliklerinin katılımıyla yeniden müzakere edeceğiz. Birliğimizin itibarına güç katacak, ihtiyaçlarına cevap verecek, nezih ve demokratik bir mekâna kavuşmak için “ortak karar” mekanizmalarını işletmekte kararlı olacağız.


   Şubelerle İlişkilerimizde Kapsamlı Bir Yapılanmaya Gideceğiz…

Mülkiyeliler Birliği, farklı illerdeki şubelerinin varlığından güç alan, Türkiye’nin dört bir yanındaki şubeleri ile gurur duyan bir örgütlenmedir. Bu nedenle, şubelerle ilişkilerde ve şubelerin sorunlarının çözümünde öncelik verilecek tek şey, şubelerden gelen görüşler ve çözüm önerileridir. Birliğimizin ve üyelerinin çıkarını her şeyin üzerinde tutacaklarından emin olduğumuz, zaman ve emek koyarak Genel Merkez’den uzakta fedakârca örgütümüze güç katan şube yönetimlerine ve şubelerdeki üyelerimize güven duyacağız; projelerini en hızlı biçimde hayata geçirmeleri için destek olacağız. Şubelerle ortak sosyal, kültürel ve bilimsel etkinliklerde bulunarak Birliğimizi güçlendireceğiz.

2. Siyasal Bilgiler Fakültesi ile İlişkiler


  Uzman Görüşü Oluşturulmasına Katkıda Bulunacağız…


Gündemdeki temel ulusal ve uluslararası toplumsal meselelerle ilgili olarak, bu alanlarda uzman öğretim üyelerimizin çalışmalarını, yayımladıkları kitap ve makaleleri düzenli olarak izleyecek ve tanıtılmasına çalışacağız. Bu sayede, medyanın popüler uzman figürlerinin görüş ve düşünce alanında oluşturduğu “dışlayıcı” pratiğe alternatif oluşturacak uzman görüşlerinin toplumsal dolaşıma girmesine katkıda bulunacağız. Bu amaçla, söyleşiler, kongre ve konferanslar düzenleyecek, yapılan bilimsel etkinliklerin birikimini yayına dönüştürerek kalıcı kılacağız. Üyelerimizin entelektüel donanımlarını ve eleştirel düşüncelerini geliştirmelerine bu yolla da katkıda bulunacağız.

  • Birliğimizin varlık nedeni ve Mülkiye değerlerinin sürekli yeniden üretildiği başlıca kurumlardan birisi olan Fakültemizin ihtiyaçları temelinde ilişkilerimizi güçlendireceğiz.
  • Fakültemizin entelektüel performansına çok önemli katkıları olan, SBF dışındaki okullardan mezun olmuş SBF Öğretim Üyelerinin, Birlik faaliyetlerine de katılmalarını sağlamaya çalışacağız.
  • Mülkiye değerlerinin yaratılmasında ve geliştirilmesinde büyük katkıları bulunan eski hocalarımızı ve deneyimli Mülkiyelileri, Fakültemizin desteğiyle, Birliğimizce organize edilecek “Mülkiye Dersi” adı altında her dönem başlangıcında öğrencilerimizle ve mezunlarımızla buluşturacağız.
  • “Mülkiye Tarihi” çalışmalarına kaldığı yerden devam edeceğiz.
  • Entelektüel ilgileri yüksek, başarılı öğrencilerin SBF’yi tercih etmelerini sağlamak için, Fakültemiz ile eşgüdümlü biçimde, gerekli tanıtım ve özendirme çalışmalarını örgütleyeceğiz.
  • Fakültenin bir diğer bileşeni olan SBF çalışanlarının da Mülkiyeliler Birliği etkinliklerine katılımlarını ve Mülkiyeliler Birliği sosyal tesislerinden yararlanmalarını sağlayacağız.

3. SBF Öğrencileri ve Yeni Mezunlarla İlişkiler


Öğrencilerimizin Dernek’te Temsilini Sağlayacağız…


Dernek Yönetim Kurulu’nda asıl ya da yedek üye olarak en az bir yüksek lisans/doktora öğrencisine yer vereceğiz. Sosyal, bilimsel ve kültürel amaçlı öğrenci topluluklarıyla ilişkinin güçlendirilmesi için Yönetim Kurulu toplantılarına SBF öğrenci temsilciliğinin her öğretim yılı başında belirleyeceği bir öğrencinin, görüş alışverişinde bulunmak üzere gözlemci sıfatıyla katılmasını sağlayacağız. 

Burs Komitesi Oluşturacağız… 


Mülkiyeliler Birliği burs fonunun daha kurumsal hale getirilmesi ve bursların özellikle Fakülte’ye yeni başlayan öğrencilere yönelik olarak yaygınlaştırılması için çalışacağız. Burs miktarının daha uygun hale getirilmesi için çalışmalara devam edeceğiz. Burslu öğrencilerin, hem öğrencilikleri döneminde hem de mezuniyetten sonra Mülkiyeliler Birliği ile daha yakın ilişkiler içinde olmalarını ve faaliyetlerimize aktif katılabilmelerini sağlayacağız.


Öğrenci Topluluklarıyla İlişkileri Geliştireceğiz...


Düşünce, kültür ve sanat alanlarında ya da sportif amaçlarla kurulmuş toplulukların faaliyetlerine mali olanaklar çerçevesinde destek olacağız. Bu tür toplulukların kurulması ve sürdürülmesini teşvik edeceğiz ve bu konuda rehberlik yapacağız. Topluluk faaliyetlerinin kamuoyuna, gösteri, yayın, konferans, festival vb. yollarla ulaştırılması konusuna öncülük edeceğiz ve destek sağlayacağız. Birlik ve Öğrenci Toplulukları arasındaki ilişkilerde kopukluk yaşanmaması ve sorunlara zamanında müdahale edilebilmesi için, Birlik Başkanı ve/veya İkinci Başkan’la, her öğretim döneminde en az iki kez olmak üzere, topluluk temsilcilerini düzenli olarak bir araya getireceğiz.


Mülkiye Öğrenci Yurdu'nun İnşası Projesi'nde Aktif Çalışacağız...


Mülkiye hazırlık sınıfı öğrencilerine yönelik öğrenci yurdu kurulması yönünde Dekanlığımızın yaptığı ön incelemelere ve ileriye dönük çalışmalara katkıda bulunacağız. Yönetim kurullarımızın konuyu müzakeresi çerçevesinde, okul yönetimince oluşturulan bu niyetin projelendirilmesi aşamasında, Birlik olarak aktif sorumluluk alacağız. Bu sayede, üniversitemizin Gölbaşı Yerleşkesi’nde eğitimlerine başlayan hazırlık sınıfı öğrencilerinde Mülkiyelilik bilincinin oluşmasına ve aidiyet duygusunun yaratılmasına katkıda bulunulacağı gibi, farklı illerden Ankara’ya gelen öğrencilerimizin hazırlık sınıfındaki en temel sorunlarından biri olan barınma ve ulaşım sorunlarına da kalıcı bir çözüm yaratılabilecektir. Gölbaşı Yerleşkesi’nde kurulması düşünülen Mülkiye Hazırlık Yurdu, öğrencilerin yabancı dil eğitiminin başarısını artıracak ve öğrencilerimizin çalışma hayatına daha donanımlı bir başlangıç yapmalarına olduğu kadar, dil avantajına sahip birer dünya vatandaşı olmalarına da katkıda bulunacaktır.


Hukuki Destek Birimi'ni Kuracağız...

Mülkiye dostu hukukçulardan oluşturulması planlanan Hukuki Destek biriminin, gözaltına alınan, tutuklanan ya da hüküm giyen öğrencilerin hak arayışlarına destek olmasını sağlayacağız ve gerektiğinde müdahil avukatlar aracılığıyla bu süreçlerde öğrencilerimize yardımcı olacağız. Tutuklu ve hükümlü öğrencilerin eğitimlerini sürdürme haklarını destekleyeceğiz. Kitap, ders notu gibi eğitim materyali yardımına ihtiyaç duymaları durumunda, Fakülte ve diğer öğrencilerle işbirliği içinde öğrencilerimize destek olacağız.


Mülkiyeliler Birliği İstihdam Yönlendirme Merkezi'ni (MİM) Yeniden Faaliyete Geçireceğiz...

4904 sayılı Türk İş Kurumu Kanunu’nun Özel İstihdam Bürolarına ilişkin hükümleri çerçevesinde kurulmuş olup, mevcut yönetim tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden ve açıklama yapılmadan kapatılan Mülkiyeliler Birliği İstihdam Yönlendirme Merkezi’ni (MİM) yeniden yapılandıracak ve faaliyete geçireceğiz. Mülkiye mezunlarının özgeçmiş ve nitelik bilgilerinin bulunacağı web sitesi üzerinden, seçili özel sektör kuruluşlarında işe yerleştirilmelerine yardımcı olacağız. Farklı kuşaktan mezunlarımızın istihdam olanaklarını artırmak, nitelik ve deneyimlerine uygun iş bulmalarına destek olmak temel hedefimiz olacak. Bu hedef doğrultusunda;

  • Mezunlarımızın Kamu Personeli Seçme Sınavı ile yazılı/sözlü kurumsal sınavlar hakkında bilgilendirilerek yönlendirilmeleri,
  • Kamu kurumlarının sınavlarında mezunlarımızın başarı durumları ve haklarının etkin bir şekilde izlenmesi, 
  •  Öğrenci ve mezunlarımıza yönelik bilgilendirme toplantıları, kurs ve seminer gibi eğitim etkinliklerinin gerçekleştirilmesi, 
  • Öğrenci ve yeni mezunlarımızın iş yaşamı hakkında bilgilendirilmesi, istihdama ilişkin gereksinimlerinin önceden tespiti ve giderilmesi, 
  • Öğrencilerimize kamu kurumlarında ve seçili özel sektör kuruluşlarında staj yapma olanağının sağlanması, 
  • Mülkiye İstihdam Merkezi’nin faaliyetlerinin Fakültemizle birlikte ve akademisyenlerimizin katılımıyla yürütülmesi konularında girişimlerde bulunacağız. 

4. Mülkiye Spor


Köklü bir geçmişe sahip olan kulübümüzün, çağın gereklerine uygun bir yönetim anlayışına ve Mülkiye Spor’un hak ettiği değere kavuşması için harcanan çabalara katkı sunacağız. Kulübün, ileriye dönük kapsamlı ve gerçekçi hedefler çerçevesinde yönetilebilmesi için düzenli bir gelire kavuşması konusunda çalışma yapacağız; yıllar içinde birikmiş borçlarının ödenmesi için kaynak araştıracağız. Birlik ile Kulüp arasında, yönetimlere, kişilere ve dönemlere bakılmaksızın kalıcı bir birlikteliğin inşası için çalışma yapacağız.

5. Toplumsal ve Siyasal Sorumluluklarımız


“Mülkiye, Türkiye’den Sorumludur!” anlayışının yerleşmesi için mücadele edeceğiz…  


Mülkiyeliler Birliği, 1946 yılındaki kuruluşundan bu yana, kendisini sıradan bir mezun derneği olarak görmemiş, söylemimizde ve tüzüğümüzden başlayarak bütün metinlerimiz ve pratiklerimizde, topluma karşı sorumluluk önemli bir ağırlığa sahip olmuştur. Mülkiyeliler Birliği, öğrencisiyle, akademisyeniyle, eski ve yeni kuşak mezunlarıyla, eleştirel düşünceden yana, siyasal iktidarlarla mesafeli ve halkın çıkarlarını gözeten, Cumhuriyetimizin devrimci demokratik değerlerini, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma idealini, kazanımlarını sahiplenen bir örgütlenmedir.


Mülkiyeliler Birliği, belirttiğimiz nitelikleri aşındıran iktidar uygulamalarına karşı duran, emekçi kesimlerin mücadelelerini ve kazanımlarını sahiplenen, bu kazanımların çoğaltılarak geleceğe taşınmasını dert edinen bir geleneği paylaşır. Örgütsüz toplumların/toplulukların hukuksuzluk karşısında güçsüz olacağının ve örgütsüzlüğün bizatihi hukuksuzluğu besleyen zemin olduğunun farkındaki bir gelenektir bu. Geleneğimize bağlı olarak;

  • Toplumun doğru bilgilendirilmesi ve politikaların kamu yararına oluşturulmasına katkı sağlayacağız… Ülke ve dünya gündeminde yer alan konularda tartışma platformları oluşturmaya devam edeceğiz,
  • Ulusal ve uluslararası sorunların tespiti ve çözümüne yönelik kurumsal girişimlerimizi artıracağız… Üyelerimiz ve Fakültemiz tarafından yapılacak çalışmalara kurumsal destek sağlayacağız, her türlü akademik etkinliği destekleyeceğiz, ulaşılan sonuçları toplumla paylaşacağız, 
  • Ülke gündemine ilişkin konularda, üyelerin ve Fakülte öğretim üyelerinin desteği ile oluşturulan “Mülkiye Görüşleri”ni ulusal kamuoyuna etkin bir biçimde yansıtacağız, 
  • Demokrasi mücadelesinin ve toplumsal muhalefetin en önemli sacayakları olan Demokratik Kitle Örgütleri, Meslek Örgütleri ve Sendikalarla ilişkileri güçlendireceğiz. Bu ilişkilerde Mülkiye Topluluğunun bilgi üretimi potansiyelinin yarattığı öncü ve moral güç desteğiyle Mülkiyeliler Birliği’nin rolünü artıracağız, 
  • Neoliberal ekonomi politikalarının yoksullaştırdığı ve güvencesizleştirdiği geniş kitlelerin tarafında olmanın bilinciyle, insanların en temel hakları olan barınma, eğitim, sağlık, ulaşım vb. hakları için sürdürülen mücadelelere kararlılıkla dahil olacağız, 
  • Ülkemizdeki sınıfsal, dinsel, dilsel, etnik ve toplumsal cinsiyet temelindeki tüm ayrımcılıklar konusunda hukuksal, siyasal, toplumsal ve yönetsel açılımlar getirmek üzere “özel çalışma grupları” oluşturacağız, mevcut çalışma gruplarının etkinliğini artıracağız, 
  • Yaşadığımız ortak çevrenin ve çevrenin doğal unsurlarının korunması için gerekli çabayı göstereceğiz, çevre sorunlarıyla ilgili etkinliklere aktif katılım sağlayacağız. Ülkemizde bu yönde çalışan diğer kuruluşlarla işbirliği yollarını araştıracağız.

Değerli Mülkiyeliler,
Mülkiyeliler Birliği yönetimine hem sade bir aidiyet duygusuyla hem de toplumsal bir sorumluluk çerçevesinde talibiz… Katılımcı, iletişime açık ve saydam bir yönetim anlayışıyla ve bu doğrultudaki çalışma programımızla, düşünsel, politik, kültürel mirasımıza ve toplumsal sorumluluklarımıza sahip çıkacağız.
25 Mart 2012’de düzenlenecek Genel Kurul’a listemiz ve projelerimizle geliyoruz. Sizden hem yetki istiyor hem de yeni sürece ortak geleceğimiz için destek vermenizi bekliyoruz… Yetki ve destek verin, “Gelenekten Geleceğe” tüm Mülkiyeliler başarsın…


GELENEKTEN GELECEĞE MÜLKİYE

17 Mart 2012 Cumartesi

Mülkiye Spor


MÜLKİYE SPOR

1954 yılında kurulan ve temel amacı, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci ve mezunlarının sportif anlamda temsilini sağlamak, bu sayede Mülkiyelilik bilincini, spor aracılığıyla sonraki dönemlere de aktarabilmek olan Mülkiye Spor Kulübü, kurulduğu tarihten itibaren faaliyetlerini aralıksız olarak sürdürmektedir. Kulübümüz özellikle basketbol alanında, Türkiye’de öncü bir rol üstlenmiş olup, bu sporun tanınmasında ve yaygınlaşması hususunda büyük katkı sağlamıştır. Öncü olması nedeniyle de, kuruluş yıllarında ülke düzeyinde önemli başarılar elde etmiştir. Yıllar içerisinde farklı spor dallarında faaliyetler devam etmekle birlikte, bugün itibariyle basketbol, futbol ve oryantiring dallarında Kulübümüz müsabakalara katılmaktadır. Ayrıca şu an için Kulübün temel gelir kaynağı olan Basketbol Spor Okulu, Cebeci Yerleşkesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Basketbol şubemiz A Takım, Genç, Yıldız, Küçük ve Minik dallarında faaliyet göstermektedir. 2011-2012 sezonunda, A Takımımız maddi imkansızlıklar nedeniyle yer aldığı Bölgesel Amatör Lige katılamamıştır. Büyük çoğunluğunun Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci ve mezunlarının oluşturduğu futbol takımımız Ankara 1. Amatör Kümede yer almakta ve maddi anlamdaki zorluklara rağmen her sene Kulübümüzü başarı ile temsil etmektedir. Oryantiring branşında ise Kulübümüzü sporcularımız bireysel olarak temsil etmektedir.

Kulübümüz köklü bir geçmişe sahip olmasına rağmen, yıllardır çağın gereklerine uygun bir yönetim anlayışına sahip olamamanın sıkıntılarını yaşamaktadır. Kulüpten temel beklenti ve anlayış, basketbol takımının 1. Ligde yer alması veya 2. Ligde iddialı bir takım olması yönündedir. Buna dönük olarak zaman zaman sponsor desteğiyle önemli başarılar elde edilse de, sponsor desteğinin bulunamadığı yıllarda çok büyük maddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Hiçbir dönem sürekli geliri olmayan Kulüp, ileriye dönük kapsamlı ve gerçekçi hedefler konularak idare edilmemiş, beklentilerin ve tesadüflerin şekillendirdiği biçimde bu günlere gelinmiştir. Bu da önceki dönemlere ait çok çeşitli konuda ve sayıda parasal borca ve hukuki sıkıntıya yol açmıştır. Kulübün sabit bir gelir kaynağı olmadığından, bu borçlar yıllar içinde artmış ve içinden çıkılmaz hal almıştır.  

Yönetimimiz bu anlamda, gelirinden fazla gider yapmamak üzere, gerçekçi hedefler üzerinden sportif faaliyetleri sürdürmektedir. Bu çerçevede yönetime geldiğimiz günden bu yana, maddi karşılığı garanti olmayan hiçbir sportif faaliyete girişilmemiştir. Bununla birlikte eski borçların da önemli bir kısmı bu süreçte ödenmiştir.

Bununla birlikte son dönemde Mülkiyeliler Birliğinde ortaya çıkan olumsuz durum, Kulübümüzü de etkilemiştir. İmkânlar dâhilinde Kulübe destek olan Birlik, bu süreçte kendi içerisindeki sıkıntılar ve kavgalar nedeniyle, beklenilen düzeyde katkı sağlayamamış veya geç sağlamıştır. Bu durum göstermektedir ki, Birlik ile Kulüp arasında, yönetimlere, kişilere, dönemlere bakılmaksızın kuralları belli ve sürekli bir birliktelik zorunludur.

Kişilere bağlı ve bu kişilerin özverisine dayanan yönetim anlayışının değişebilmesi için sabit gelir kalemlerinin olması gerektiği açıktır. Bu gelir beklentisi çerçevesinde Kulübümüz, Mülkiyeliler Birliği, Vakfı ve Kazan A.Ş.’den süreklilik içerecek, değişen yönetimlere bağlı olmayan maddi destek beklemektedir. Aktarılacak gelirin kullanım şeklinin de kurallara bağlanması ayrıca önem arz etmektedir.  Bunun için başta, Kazan A.Ş’nin işletmesinin gelirlerinin belli bir yüzdesinin Kulübümüze aktarılması veya atıl vaziyetteki alanların ticari olarak Kulüpçe işletilmesi ya da belli gelirlerin (diğer müstecirlerin kira geliri gibi) Kulübe özgülenmesi gerekmektedir.

Kulübün belli bir sabit gelire kavuşması halinde ise, gerçekçi hedefler üzerinden, yeni kaynaklar da yaratılarak, sportif faaliyetlerin öncelikle SBF öğrencileri arasında yayılması sağlanacak, devamında ise adı ve marka değeri olan Mülkiye Spor hak ettiği değer ve öneme kavuşacaktır.

                                                                                      Mülkiye Spor Kulübü

12 Mart 2012 Pazartesi

Gelenekten Geleceğe

MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ GENEL KURULUNA DAVET

Mülkiyeliler Birliği yönetimine hem sade bir aidiyet duygusuyla hem de toplumsal bir sorumluluk çerçevesinde talibiz… Toplum vicdanını, toplum hayatını ve adalet duygusunu yaralayan meselelerle ilişkili karşı-duruş üretebilecek bir mecra olarak talibiz…
Mülkiyeliler Birliğine ve Türkiye’ye karşı sorumluluk hisseden tüm üyelerimizi, bu anlayış doğrultusunda bir Mülkiyeliler Birliği için, Genel Başkan Adayımız Sevilay Çelenk’i ve gençliğin dinamizmi ile geçmişin birikim ve deneyimini taşıyan yönetim kadrosunu desteklemek üzere Mart 2012’de yapılacak Genel Kurula çağırıyoruz.


Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarından biri olan Siyasal Bilgiler Fakültesi, değişime, yeniliğe ve mücadeleye yatkın akademik kadroları ve öğrenci gençliğiyle Mülkiyeliler Birliği örgütlenmesinin en önemli bileşenlerinden biridir. Öte yandan akademiyle ve öğrenci gençlikle “mesafeli” olagelmiş devlet kurumlarında ya da özel sektörün çeşitli kademelerinde görev alan çok sayıda değerli Mülkiyeli vardır. Mülkiyeliler Birliğinin sorumluluklarını yerine getirirken bu bilgiyi dikkate alması ve zaafa dönüştürmeksizin bu bileşimden beslenme yollarını bulması gerekiyor. Mülkiyeliler Birliği bu niteliğiyle, gerek diğer mezun birlikleri ya da meslek örgütlerinden, gerekse diğer demokratik kitle örgütlerinden farklı bir dayanışma mecrasıdır. Birliğimiz; bütçe desteği aldığı kaynakların sınırlarını aşmakta zorlanan, proje temelli ve yönlendirilmeye açık yapılanmalardan da farklıdır. Demokratikleşmenin, bizzat toplumun içinden gelişen mücadelelerle gerçekleşeceğini savunur.

Tarihimizde, düşünsel, kültürel ve politik mücadele birikimine dikkate değer bir katkı sunduğumuz “anlar” hep vardır. Mülkiyeliler Birliğinin, üyelerine ve topluma karşı sorumluluğu, bu “anların” çoğaltılmasını; emekten, özgürlüklerden, toplumsal barıştan, adaletten, insanca ve hakça yaşamdan yana demokrasi güçlerine, yeniden ve kararlılıkla dâhil olunmasını gerektiriyor. Mülkiyeli gençliğin baskı ve yıldırma politikalarıyla olduğu kadar, “cemaat örgütlenmeleri” gibi istismar yapıları ile mücadelede desteklenmesinin yolu da buradan geçiyor.

Türkiye’de, düşünce ve ifade özgürlüğünün gasp edildiği, ekonomik, sosyal ve siyasal haklar alanının kaygı verici ölçülerde daraltıldığı, medya, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve üniversiteler üzerindeki baskının giderek ağırlaştığı bir dönem yaşanıyor. Amacı, “askeri vesayet sistemine ve derin örgütlenmelere son vermek” olarak tanımlanan operasyonlarda, kilit isimler ve en yaygın biçimde işaretlenen suç odakları teğet geçiliyor; organize suçlar münferitleştirilirken, “parasız eğitime hayır” diyen öğrenciler, bir gecede“icat edilmiş” örgütlerin üyesi olmak suçuyla ve onlarca yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Devletin en yetkili ağızları üniversite kürsülerini, kültür sanat çevrelerini ve üretimlerini terörün kaynağı olarak –sorumsuzca- işaret ediyor ve hedef haline getiriyor. Devlet, medyanın da etkin ittifakıyla, Kürt sorununun çözümünde “şiddet”i tek seçenek olarak sunuyor ve Türkiye “barış” ihtimalinden her geçen gün daha da uzaklaşıyor. “Büyüyen” ve kişi başına milli geliri dikkate değer biçimde artmış görünen Türkiye’de, her nasılsa, halkımız giderek yoksullaşıyor, yoksulluk süreğenleşen ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir nitelik kazanıyor.

Öte yandan, feminist aktivistler ve kadın örgütleri dışındaki demokratik kitle örgütlerinin gündemlerinde fazla yer bulamayan kadına yönelik şiddet ve “kadın katli” -son beş yılda yüzde bin dört yüz gibi- dehşete düşürecek oranlarda artıyor. Evi, sokağı, işyerini kadınlar bakımından dehşet mekânlarına dönüştüren “eril saldırganlıktaki” bu artışı, sosyolojik bağlamına yerleştiren; savaşla, militarizmle, yükselen milliyetçilikle, erkek ve kadın işsizliğiyle ilişkilendiren toplumsal analizler yeterince yapılamıyor ve doğal olarak çözüm geliştirilemiyor. Kadınlar öldükleriyle, kimsesizleştikleriyle ya da yoksullaştıklarıyla kalıyor ve çok isabetle söylendiği gibi “kıyamet filan kopmuyor”.

Bütün bu gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, Mülkiyeliler Birliği gibi, entelektüel ve moral ağırlığa sahip örgütlenmelerin sorumluluklarını hatırlamaları ve harekete geçmeleri zorunludur. Mülkiye topluluğunun, yıpratıcı bir iç çekişmeye kilitlenmiş, içine kapanmış ve toplum hayatına müdahil olma sorumluluğunu önemli ölçüde göz ardı etmiş “sözsüz” bir topluluk olma lüksü yoktur. Bu sorunların hiçbiri yeni bir Genel Kurul için gün sayan Mülkiyeliler Birliğinin menzili dışındaki sorunlar değildir. Mülkiye, Türkiye’den Sorumludur! Ne var ki, bu sorumluluğun yeniden tarif edilmesi, şoven ve içeriksiz bir bağlılık anlayışından kurtarılarak yeni bir ufuk çizgisine işaret eden bir anlamla donatılması da gerekiyor. Mülkiye, Türkiye’den, demokratik katılım temelinde örgütlenmiş bir toplum hayatının vazgeçilmez unsurları arasındaki dayanışma platformlarından biri olarak sorumludur.

Mülkiye topluluğu Mülkiyeliler Birliğini bu sorumluluklar çerçevesinde önemsediği kadar, aynı sıralardan, aynı sınavlardan geçmiş ve bugün de aynı kurumlarda hayat mücadelesini sürdüren insanların sade aidiyet duygusuyla da önemseyen bir topluluktur. Mülkiyeliler Birliğini kafe, restoran, bahçe, teras gibi mekânlarındaki aşina yüzlerle ve sosyalleşme ihtiyacının karşılanmasıyla ilişkili olarak önemseyen üyelerin huzur, sükûnet ve samimiyet talepleri ayrıca önemlidir. Birlik çatısı altında süregiden olumsuz tartışmanın bu aidiyet duygusunu zedelediği ve üyeleri uzaklaştıran bir etki yarattığı açıktır. Konur Sokak’taki Mülkiye Lokali sadece Mülkiyelilerin değil, bir biçimde yolu Ankara’dan geçmiş sayısız yurttaşın, Ankara’ya “kent” kimliği kazandıran mekânlardan biri olarak bildiği, bağlandığı ve özlediği bir mekândır. Mülkiyeliler Birliği bu anlamda da korunup gözetilmesi, mezun ve öğrencilerimizin yanı sıra, dostlarımızın sosyal, kültürel ve siyasal üretimlerine katkı sunacak biçimde geliştirilerek geleceğe taşınması gereken çok özel bir yerdir ve hep öyle olacaktır. Mülkiyeliler Birliği yönetimine hem sade bir aidiyet duygusuyla hem de toplumsal bir sorumluluk çerçevesinde talibiz… Katılımcı, iletişime açık ve saydam bir yönetim anlayışıyla, düşünsel, politik, kültürel mirasımıza ve toplumsal sorumluluklarımıza sahip çıkacağız. Desteğinizi ve 25Mart 2012 tarihinde saat 10:00'da Siyasal Bilgiler Fakültesi Aziz Köklü Salonundaki 43. Olağan Genel Kurul’a katılımınızı bekliyoruz.


GELENEKTEN GELECEĞE MÜLKİYE

11 Mart 2012 Pazar

Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu'ndan Nakkaştepe Açıklaması


MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ
İSTANBUL ŞUBESİ


Sevgili Mülkiyeliler,

Geçen hafta bazı Mülkiye  gruplarında yapılan kimi yazışmalar üzerine, özellikle de bir Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi tarafından yazılan mesaj çerçevesinde aşağıdaki açıklamaların yapılması bir zaruret halini almıştır.

İstanbul Şube Yönetimi olarak, bugüne kadar tartışmalara taraf olmaktan özenle kaçındık, bunun ötesinde, tartışma ve gerilimlerin aşılması için taraflar arasında aracı olarak, asgari müştereklerde buluşulması ve camiamızın bu olaylardan yara almadan çıkabilmesi için elimizden gelen gayreti gösterdik. Ancak, söz konusu mesajda kendimizi herkesten çok sorumlu hissettiğimiz Nakkaştepe Projesi gündeme gelince, yanıt vermek ve sizleri bilgilendirmek zorunlu hale geldi.
Bu yazıdan amaçlanan polemik yaratmak değil, bu güne kadar özen gösterdiğimiz “Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi” kurumsal kimliğimize ve Mülkiyelilere yaraşır bir dille gerçekleri ve var olanı ortaya koyup, Mülkiye kamuoyuna durumu özetlemektir.
Yazımızın genel bir bilgilendirme amacı taşıdığı unutulmadan okunmasını istirham ediyoruz.

Bu yazıyı okuyacak olan Mülkiyelilerin her birinin, Nakkaştepe projesinin bitirilmesi konusunda en az bizler kadar istekli olduğundan şüphemiz yok. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur: Bir projeyi istemek, projenin hayata geçmesi için yeterli değildir. Projeyi(leri) istemek kadar, doğru anlamak, gerçekçi olmak ve süreci de en doğru şekilde yönetmek ve hepsinden önemlisi bu niyette ve kasıtta olmak gerekmektedir.

Hem Nakkaştepe özelinde hem de Mülkiye ilişkileri genelinde Şube-Genel Merkez ilişkisinde ikilik olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bizler bir bütünün ayrılmaz parçalarıyız.
Bu nedenle, Nakkaştepe Projesi’nde gelişen sürecinin her aşamasında, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi Yönetim Kurulu ile yazılı ve sözlü olarak iletişimde olduk. Yatırımcı ile Ankara’ya giderek, Yönetim Kurulu ile görüşmesini sağladık. Gelinen aşamaları Yüksek Danışma Kurulu ile paylaşarak onların desteğini aldık.  Şubemizin bizden önceki Yönetim Kurulu Başkanları ve üyelerine konuyu aktardık onların görüşlerini ve desteklerini aldık.

Nihai olarak, taslak sözleşme metnini, Genel Merkez Yönetim Kurulu ile paylaştık. Proje’nin gerçekleşmesine çok yaklaştığımızı düşündüğümüz için, heyecanla yanıtı bekledik.

Bizler, sürecin her aşamasında bu denli katılımcı ve farklı görüşlere, önerilere açık olmaya çalışırken, ancak 1,5 ay sonra yanıt alabildik. Ankara’da bu iş için bir komisyon kurulduğunu, konunun orada müzakere edildiğini, gönderdiğimiz metnin “yetersiz, eksik, yanlış, yatırımcıyı kayırır olduğunu, gayrimenkul değerleme raporunun sayfalarca kritik edilecek yanlışlarla dolu” olduğunu öğrendik. Bu süreçte, bize tek bir soru sorulmamış, İstanbul’a gelinmemiş, Nakkaştepe’nin şu anki durumu incelenmemiştir. Bizim katılımımızla 2–3 günde bitecek bir çalışma, 1,5 ay sürmüş ve bu “kaybettiğimiz zaman”lar hanesine kaydedilmiştir.

Genel Merkez,  Nakkaştepe’nin yasal sahibidir ve onun onayı olmadan herhangi bir projenin yapılması mümkün değildir. Ancak bu “son söz sahibi olma” durumunun, katkı sağlama, destek olma, zenginleştirme yönünde kullanılmaması durumunda, bugünkü gibi, “yapsınlar da görelim” edasına dönüşmesi kaçınılmaz olur. Sürece dair riskler hatırlatılırken, bunları, “sadece Genel Merkez önemser ve bu konulara hassastır” iması ile yapmak ve İstanbul Şubesi’ni “başkası/karşı taraf” olarak görmek sadece camianın fazlasıyla kaybettiği zamana yenisini ekler.

Bu komisyon raporu ile anlaşılmıştır ki,  defalarca anlatılmasına, konuşulmasına rağmen proje bir türlü doğru ve gerçek yönleriyle idrak edilememiştir. Bu açıklamamıza neden olan Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesinin mesajında “Tarihi eser ve SİT alanı içine havuz yapmak için inşaat izni nasıl alınacaktır? Bu konuda doğacak yasal ve cezai sorumlulukları kim üstlenecektir?” denmektedir.
Gelinen her aşama, gelişen her yeni durum Genel Merkez ile anında paylaşılmıştır. Aynen Ankara’da yapılan son toplantıdan sonra izin sorunları yüzünden yatırımcının havuzdan şimdilik vazgeçtiği, ileride yatırım tamamlandıktan sonra uygun bir izin alma hali yaratılabilirse o zaman gündeme gelebileceği, bu nedenle de yatırım ve gelir projeksiyonunun yeniden yapılacağı bilgisinin de verilmesi gibi. Hal böyle iken havuzla ilgili olarak ''İzin nasıl alınacak, havuzun riskini kim üstlenecek?''sorularının bir manası kalmamıştır. Zaten başından beri havuz konusu gerek Genel Merkeze gerekse Yüksek Danışma Kurulu’na anlatılırken hep ''Eğer gerekli izinlerin alınması hususunda bir garanti olur ise girişim olacaktır, aksi halde olmayacaktır, zaten orijinal onaylı projede de havuz yoktur'' denmiştir.

Mesajdaki “ 400 bin dolar tutarındaki danışmanlık ücreti hangi hizmetler için ödenecek?” sorusu bizleri hayrete düşürmüştür.
Danışmanlık bedeli olarak yatırımcının ödeyeceği ve projelendirme, inşaata hazırlık safhalarında ortaya çıkacak öngörülemeyen gider ve maliyetler için tahmin edilip yatırımcının bütçesine koyduğu 400.000 USD nin ne olduğu, gerek Genel Merkez yönetimine gerekse Yüksek Danışma Kurulu üyelerine en az 4 kere izah edilmiştir. Bu meblağın ne olduğu bilinmesine rağmen bilmiyormuş gibi davranmanın nedeni ve amacı nedir?

Yatırımcı artık ikilem ve tereddüt içindedir ama kendisiyle ilişkilerimiz aynı yoğunlukta sürdürülmektedir. Havuz olmayacağı için yatırım tutarında 1,5 milyon USD azalma olacaktır. Yaklaşık 4 milyon USD yatırım yapacaktır. Kira süresi olarak da 20 yıl talep etmektedir. Nakkaştepe’yi  ''bir dünya merkezi ''yapma iddia ve hedefi vardır.
Bizce “bitecek ve doğru çalışacak” bir sistem için bu süreyi talep etmesi anlaşılabilir bir şeydir. Bundan dolayı kaygı duymamak gerekir. Biz kendimiz yapsak dahi her daim bir işletmeciye ihtiyacımız olacağı açıktır. Sorunsuz bir birliktelikte süre de sorun olmayacaktır. Sorun olması halinde ise zaten sözleşmeye konulacak maddeler ile sürenin bir önemi kalmayacaktır.

Mesajdaki “Ayda 30.000TL kira alınacak''ifadesi de yanlıştır. Bu da yazdıklarımızın, anlattıklarımızın ne kadar ciddiye alındığının bir göstergesidir. Zira yatırımcı ile Eylül 2011 de mutabık kalınan ve Genel Merkeze de bildirilen en son kira bedeli brüt 50.000 TL,  %20 stopajla net 40.000 TL dir. Ayrıca tesisler bittikten sonra oluşacak yeni irtifak hakkı bedeli ne kadar olacaksa yatırımcı onu da ödeyecektir (şu anda yıllık 53.000 TL dir, bittikten sonra en az yıllık 100.000 TL olması tahmin edilmektedir).  Ayrıca tesisin bahçe etkinlikleri (7000 m2 bahçemiz olacaktır) düğün, nişan, bahçe toplantısı, dinleti gibi etkinliklerden ne kazanılacaksa bunun 1/3 ü de (rakam belli olmadığından böyle ifade edilmektedir) bizim olacaktır ki bu tutarın da yıllık 75.000 TL den aşağı olmayacağı tahmin edilmektedir. Bunların hepsi kendilerine defalarca izah edilmiştir ama gel gör ki iş lafa gelince 30.000 TL denip işin içinden çıkılmaktadır. Bu kötü niyet midir yoksa hatırlamamak veya ciddiye almamak mıdır? Takdirinize bırakıyoruz.

Komisyon raporu bazı haklı ve doğru tespit ve önerileri içerse de bütünü ve sonuç bölümü itibariyle trajik bir rapordur. Muhtemelen komisyonda Nakkaştepe’yi hiç görmemiş arkadaşlar da vardır. Komisyon raporunda sayfalarca kritik edilen gayrimenkul değerleme raporunu yazan Mülkiyeli yönetici de bir kez bile aranıp ''Şunu neden böyle yazdın, bu rakamı nereden buldun?'' gibi bir soruya muhatap olmamıştır. Komisyon raporu tamamen bir teftiş edasıyla ve müfettiş ağzıyla yazılmış bir metindir. Yazıktır, günahtır, insaf gerekir. İş mi yapacağız, proje mi gerçekleştireceğiz, birbirimizle mi uğraşacağız?
Tüm bu gelişmelerin yatırımcıya izahında ne hallere düştüğümüzün tahminini de sizlere bırakıyoruz.

Söz konusu mesajda ''özel ilişkilerle bulunmuş yatırımcı'', ''bir de ihaleye çıkalım bakalım'',  ''yatırımcıların önce heveslenip sonra niçin vazgeçtiklerinin doğru değerlendirilmesi'' ifadeleri yer almaktadır.
“Tüm bunlar ne demektir, neler söylenmek istenmektedir?” dendiğinde karşımıza, kimseye güvenmeyen, şüpheler yaratmaya kalkışan, kendinden menkul karmaşık bir ruh hali çıkmaktadır. Bizlere de şu soruları sormak düşüyor: “Biz düşman mıyız, Nakkaştepe bize rağmen mi yapılmalı, ihale kavramı bunca yıldır kimsenin aklına gelmedi de şimdi bu aşamada mı keşfedildi? Sanki her an birden fazla talip aynı konuda yatırım yapacakmış gibi.
Hangi taleple, beklentiyle, tarifle, tutarla ihaleye çıkılacak? Yatırımcı adaylarından ne yapılması istenecek?” Defalarca anlatıldığı gibi,  Nakkaştepe’de yapılacak olan inşaat işi değil, ince işler denilen tesisat işleri ve cam giydirme ile gerçekleşecek restaurant ve bahçe düzenlemeleridir. Bunlar ihaleye konu hususlar değildir. Bize lazım olan ''yatırımcı-işletmeci''dir. Üstelik ihaleye çıkmanın burada konuşmamak gereken başka sakıncaları da vardır ve bunların hepsi bilinmektedir.

Tabii ki yatırımcılar tüm camiamızın katılım ve desteğinden kaynaklanan ''özel ilişkilerle'' bulunuyor. Görüştüğümüz 40 civarında yatırımcının tamamı Mülkiye camiasından referanslarla gelmiş kişilerdir. Şu andaki yatırımcı adayımızın da  Kamil Kasacı arkadaşımızın referansıyla gelmiş olduğu gibi.

Yatırımcıların önce heveslenip sonra vazgeçmelerinin nedenleri -bizim arkada kalan 39 yatırımcının da benzer tespitlerinden hareketle- şu başlıklardan oluşmaktadır:
''Yeriniz çok güzel ama başka ilaveler de yapalım''
''Her alanı restaurant yapalım, kafeterya yapalım''
''Butik otel yapalım''
''Üniversite yapalım, size başka yer bakalım, siz içinde olmayın''
''Hepsini bize devredin, size başka yer verelim''
''Yanı başınızda mezarlık var''
“Yapılacak yatırımın geri dönüşümü uzun vadeli ”
En sık karşılaştığımız da, yukarıdakilerin hepsi için geçerli olacak şekilde ''Biz Mülkiye’den ve Mülkiyelilerden çekiniriz, başımıza iş almak istemeyiz, sizin bir yanda Defterdarlık/Milli
Emlak öbür yanda bu çoklu kamusal ilişkilerinizle biz çırak çıkabiliriz, sizinle iş yapmak çok zordur''
Yaşadıklarımızdan sonra çok da haksız sayılmazlar sanki.

İnşaat maliyetlerinde bayındırlık birim inşa maliyetlerinin kullanılmasının konumuzla alakasını biz kuramadık. Zira tadilat ve düzeltme dışında Nakkaştepe’de daha önce söylediğimiz gibi herhangi bir inşaat işi bulunmamaktadır. Kaba inşaatı yıllar önce bitmiştir.
Üstelik inşaat işi olsaydı bile projenin müellifi ve Teknik Uygulama Sorumlusu(TUS) mimar Gökhan Avcıoğlu’nun kontrol, gözetim ve projeye uygunluk denetimi altında bunu yatırımcı yapacaktı.
Öte yandan yatırımcı bizden daha büyük bir risk almaktadır. Yapılacak yatırımların ve tasarlanan işin hedeflenen, beklenen, tahmin edilen ciroları yaratmaması halinde yatırımcı zarar edebilecektir. Eğer yatırımcı bu başarısızlık nedeniyle sözleşmeyi feshedip işten çekilecek olursa tüm yaptıklarını hiçbir talepte bulunmaksızın bilâ bedel bize bırakmayı da kabul etmiştir. Hal böyle iken, tamamen, önerilen kira bedeliyle inşaatın kıymetinin, yapılacak yatırımların ve kira süresinin birbiriyle mütenasip olup olmadığını görmek amacıyla değerleme konusunda Türkiye’nin önemli aktörlerinden birisi olan Mülkiyeli bir arkadaşımıza yaptırdığımız gayrimenkul değerleme raporu bile en önemli tartışma konularından biri haline gelmiştir. Hiçbirisi gayrimenkul uzmanı olmayan komisyondaki arkadaşlar, sayfalar dolusu hesap, kitap, inceleme yapmaya kalkışmışlar ama bir kez bile ne bizi ne de bu konuda her türlü bilgiyi vermeye hazır değerleme raporunu yazan arkadaşımızı arama gereğini duymamışlardır. Adeta bu raporun yanlış olduğunun, özel amaçla kaleme alındığının ve yanlı olduğunun  ispatına dair çabalar içine girilmiştir. Bunlara neden girişildiği anlaşılmakla beraber anlamlandırılamamıştır, yakıştırılamamıştır. Amaç çok kısadır ve yukarda belirttiğimiz üzere raporda sonuç olarak kira bedeli- kira süresi- yatırım tutarı- inşaatın kıymeti parametreleri, kabaca %7–8 farkla makul bulunmuştur ve böylece değerlemeci arkadaşımız suç işlemiştir!

Enteresan bir başka yaklaşım da ''Yatırımcının bu konuda gelecekte ne kadar para kazanacağını gösteren gelir projeksiyonu ile (bu arada hızlarını alamayıp 20 yıllık gelir projeksiyonu neden yok, neden sadece 5 yıllık projeksiyon var da denmiştir) yapacağı yatırımda kullanacağı malzemelerin de detayları, hangi malzemelerin kullanılacağı, kaça alınacağı, nerelerden alınacağı'' gibi bilgilerin talep edilmesi olmuştur. Yatırımcının sunduğu yatırım dağılımını tutarlarıyla gösteren 2 sayfalık döküm ile 5 yıllık gelir projeksiyonu beğenilmemiş, yeterli bulunmamıştır.

Bu kadar laftan sonra geldiğimiz nokta şudur Sevgili Mülkiyeliler.
Yatırımcı ciddi bir rahatsızlık geçirip yaklaşık iki hafta tedaviyle uğraşmış, bu da çalışmaları geciktirmiştir. Bu hafta kendisi ile bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantıda:
—Yeni yatırım projeksiyonu (havuzsuz),
—Yeni gelir projeksiyonu (havuzsuz),
—Kira kontrat taslağının son hali, tamamlanarak onay için Genel Merkeze gönderilecektir. Ancak, açıkçası bugüne kadar yaşadıklarımız kapsamında ciddi tereddütlerimiz vardır. Umarız yanılırız ve seçim öncesi sözleşme imzalanır.

Son söz:
Mülkiyeliler olarak örgütümüze sahip çıkmak zorundayız. Aksi halde hiçbir konuda konuşma hakkımız olamaz.
Arkadaşlarımızın niyetinden hiçbir şüphemiz yok. Nakkaştepe’yi  bitirmek istiyorlar, birlik ve beraberliği tesis etmek istiyorlar, camianın daha etkin ve saygın olmasını istiyorlar vs. Ama geldiğimiz noktaya bakınız. Her gün didişme, artık okunmayan uzun dava ve kavga metinleri hala devam ediyor.
Yönetim makamı çözüm üretme yeridir, problem çözme katıdır. Asla şikâyet  ve bahane üretme yeri değildir, üyeleri arasında hesaplaşma ve intikam alma yeri hiç değildir.

Sevgili Mülkiyeliler,
Tarihe sonuçlar ve yaşanmış olanlar geçer. Tarihe niyetler, istenmiş olanlar geçmez.
Fotoğrafımız ortadadır. Zaman, yepyeni bir soluk alma ve yaralarımızı sarma zamanıdır.

Saygılarımızla,


MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ İSTANBUL ŞUBESİ
                   YÖNETİM KURULU





Çarşı Caddesi   No:10  Kuzguncuk  34674  Üsküdar / İstanbul
Tel: 0216) 342 30 15 - 31 – 42      Fax: (0216) 310 49 99